6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bu tarih itibariyle kanun kapsamında” ticari ve mesleki amaçlarla hareket etmeyen gerçek ve tüzel kişiler “Tüketici””; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişi “satıcı””; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi “sağlayıcı”” olarak tanımlanmıştır.
Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem “tüketici işlemi” dir.
Tüketici hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda, uyuşmazlık konusu meblağın tutarına göre Tüketici Hakem Heyeti veya Tüketici Mahkemeleri yetkili olabilmektedir.
Müvekkillerimize gerek Tüketici Hakem Heyetlerinde yapılması gereken işlemlerde gerekse Tüketici Mahkemelerinde yapılması gereken işlemlerde, konusunda uzman çalışma kadromuz ile hizmet vermekteyiz.
Özellikle belirtmek gerekir ki, 28.07.2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş olan 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Tüketici Mahkemesi’nin görev alanına giren uyuşmazlıklarda dava şartı olarak “arabuluculuk” getirilmiştir. Tüketici Hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar bakımından ise, arabuluculuk süreci, süreç hakkında deneyimli ve çözüm odaklı avukatlar aracılığıyla sürdürülmektedir. Tüketici hukukundan kaynaklı başlıca uyuşmazlıklar şunlar olmaktadır:
Bankacılık sektöründe tüketicilerin korunması, yaşanan sorunlar ve çözüme yönelik faaliyetler, tüketici sözleşmeleri ve haksız şartlar; kredi sözleşmesi nedeniyle tüketiciden alınan dosya masraflarının ve haksız kesintilerin iadesi; Konut finansmanı sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda,
Banka ya da finans kuruluşlarından alınan tüketici kredisi için mutlaka sözleşmenin bir kopyası alınmalıdır. Bu sözleşmede yer alan şartlar, hiçbir şekilde kredi alan tüketici aleyhine değiştirilemez. Örneğin, sözleşmede aksi yer almadığı sürece faiz oranları herhangi bir bahane ile kesinlikle artırılamaz. Kredi alan tüketici, borcun tamamını veya bir kısmını vade tarihinden önce ödemek isterse banka veya finans kuruluşu faiz indirimi yapmak zorundadır.
Devre tatil sözleşmeleri, paket tur sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar,
Devre tatil sözleşmeleri kanunda “Devre tatil sözleşmesi, bir yıldan uzun süre için kurulan ve tüketiciye bu süre zarfında birden fazla dönem için bir veya daha fazla sayıda gecelik konaklama imkânı veren sözleşmelerdir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Tüketicinin 14 gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkı vardır. Tüketici bu süre içinde cayma bildirimde bulunarak sözleşmeden cayabilir.
Tüketici ödeyeceği bedelin bir kısmı veya tamamı satıcı ile kredi veren finans kuruluşu arasındaki anlaşmaya dayanılarak kredi veren tarafından karşılanıyorsa cayma bildiriminin kredi verene de gönderilmesi gerekir. Süresi içinde yapılan sözleşmeden cayan tüketiciden herhangi bir başlık altında tazminat veya cezai şart talep edilemez. Ancak uygulamada satıcı veya sağlayıcı cezai şart adıyla tazminat talep etmektedir.
Kapıdan satışlar ve mesafeli satışlardan (internet üzerinden satış) kaynaklanan uyuşmazlıklarda,
Tüketiciler, uzaktan yapılan alışverişlerde (İnternet, telefon yoluyla gibi) 14 gün, taksitli alışverişlerde ise 7 gün içinde, hiçbir gerekçe ileri sürmeksizin ve cezai şart ödemeksizin cayma hakkına sahiptir. Eğer alıcı, bu ürünü satmaktan vazgeçerse, satıcıya bu durumu bildiren bir ihtarname göndermesi gerekir. Bu durumda satıcı aldığı satış bedelini geri vermek, alıcı da ürünü geri vermek zorundadır. 14 gün içinde firmaya durumu bildirmeyen alıcı ürünü kabul etmiş sayılır. Bundan dolayı hak kaybı olmaması adına sözleşme metnindeki tarihe dikkat edilmelidir.
6502 sayılı Kanun hükümleri gereğince, cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin süresinde içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Ayrıca, satıcılar, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür.
Abonelik sözleşmelerinde taraflar arasında tüketici hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarında,
Abonelik sözleşmeleri genellikle matbu sözleşmelerdir. Bu matbu sözleşmelerdeki hükümleri müzakere etme imkânı yoktur. Tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartları “haksız şart” tır ve kesin hükümsüzdür.
Satılan malın veya hizmetin ayıplı olmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde,
Ayıplı mal, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda “Tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır” şeklinde tanımlanmıştır.
Satılan bir malın hangi durumlarda ayıplı kabul edileceğin kanunda düzenlenmiştir.
“Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir.”
Ülkemizde özellikle sıfır kilometre otomobil satışlarında satılan malın ayıplı olmasından dolayı çok sayıda uyuşmazlık mevcuttur. Sıfır kilometre olarak satılan araçların boyalı veya hasarlı olması gibi durumlar sıklıkla meydana gelmektedir. Aynı şekilde konut satışlarında da benzer durumlar mevcuttur. Bu gibi durumlarda taraflar hak kaybına uğramamak için tüketici mevzuatından kaynaklanan yükümlükleri (ayıba ilişkin ihbarlar, ihtarname işlemleri, delil tespiti yapılması ve benzeri işlemler) zamanında yerine getirmelidir.