Tedavi olan hastaya doktorun tüm gerekli tedavileri uygulaması halinde dahi doktor/hastanenin tıbbi tedavinin olası sonuçları hakkında yeterli aydınlatma yapmaması sorumluluğuna sebep olacaktır.
Hastanede ameliyat olan kişinin taburcu olduktan sonra felç olduğu olayda hastanenin kendilerini ameliyat öncesinde olası komplikasyonlarına dair yeterince aydınlatmadığından bahisle Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda, Mahkeme 20.10.2021 tarihinde 2017/430 başvuru numarası ile verdiği kararda her ne kadar hastaya uygulanan tedaviler tıbben doğru olsa da tedavi olan hastanın tıbbi müdahale öncesi, olası sonuçları konusunda tam ve eksiksiz olarak bilgilendirilmesi gerektiği, yeterli aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi halinde hastane/doktorun sorumluluğunun söz konusu olacağına karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi kararına göre tıbbi müdahale öncesi yapılacak aydınlatmanın yeterli bir aydınlatma olduğundan bahsedebilmek için ise:
-Hastaya uygulanacak tıbbi işlemlerin neler olduğu, bunların faydaları ve muhtemel sakıncalarını, alternatif tıbbi müdahale usullerini, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçları ile hastalığın seyri ve neticelerinin hastaya bildirilmesi,
-Yapılan bilgilendirme ile tıbbi uygulama arasında hastanın sağlıklı bir kanaate varmasını sağlayacak kadar uygun bir zaman aralığı bırakılmış olması gerekmektedir.
1219 sayılı Kanun’un 70.maddesine göre büyük cerrahi işlemler dışında tıbbi müdahale için verilecek rızanın yazılı olmasına gerek bulunmamaktadır.
Anayasa Mahkemesi kararında hastanın ya da temsilcisinin sözlü ya da yazılı rıza göstermesinin tek başına tıbbi müdahaleyi hukuka uygun hale getirmeyeceği, bu rızanın aydınlatılmış iradeye dayanması gerektiği de vurgulanmıştır. Bu bağlamda ilgili olayda hastane yatış formunda hastalık, uygulanacak tedavi şekli ve komplikasyonlara ilişkin bir bilgi bulunmadığı ve doktor adı ile imzasının bulunmadığı, bu belge dışında hastanın imzasını içeren kan ve kan ürünleri tranfüzyonu bilgilendirme ve hasta onam formunun olduğu dolayısıyla şekil itibariyle yazılı onam formunda eksiklikler bulunduğu tespit edilmiştir. Bu tespitten ameliyatın sonuçları, hastanın sağlığı için taşıdığı riskler ve doğuracağı olası istenmeyen durumlar hakkında hastanın aydınlatıldığına dair yazılı bir belgenin mevcut olmadığı ayrıca yapılan tıbbi müdahalenin yazılı rızaya tabi olup olmadığı hususunun da irdelenmediği, son olarak yazılı belgelerin içeriği ile sözlü beyanlar dikkate alınarak Mahkeme’ye başvuran tarafın ameliyatın bir komplikasyonu olarak ortaya çıktığı kabul edilen sağlık sorunlarına ilişkin yeterli bir bilgilendirme yapılıp yapılmadığı somut olayın koşullarına göre değerlendirilmediği anlaşılmıştır. Başvurucunun anılan iddiasının yargı makamları tarafından somut olaya uygun ve yeterli bir gerekçeyle karşılanmadığı anlaşılmış olup, yargılamayı yapan mahkemenin Anayasa’nın 17.maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yaptığı söylenemeyeceğinden kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.